"Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.'' Hadis-i Şerif
  • https://www.facebook.com/groups/digrakkoyu/

Duyuru
Mehmet Ali Topçu
kocagunner@hotmail.com
Ben Görmeden Sevmiştim Dığrak'ı
12/07/2016

 

BEN GÖRMEDEN SEVMİŞTİM DIĞRAĞI

 

            Çocukluğumda en çok duyduğum iki kelimeydi Dığrak ve Yörük. Evimizde konuşulan her şey dönüp dolaşıp Dığrak'la ilgili bir yere bağlanırdı.Anlatılan hikayeler hatıralar hep oraya aitti.

            1965 yılında sırtında bir yorgan elde heybe ile çıkmış dığrak'tan babam İsa Topçu. 25 yaşındaymış,askerden gelmiş köyde iş yok.Evde bir eş bir çocuk,geçinmek için iş lazım aş lazım. Evin büyük oğlu olarak Dedem Hacı Ali'den müsade alarak birkaç arkadaşıyla çıkmışlar yola Polatlı'ya doğru,bir çiftlikte çalışmak üzere.Meslekleri Tabiki işçilik,reçberlik,çobanlık.Tam 6 günde gelmişler geceli-gündüzlü yürüyerek şimdiki köyümüz olan Karahamzalı'ya.O zaman köyde değilmiş.Bir Ağanın Çİftliği.Koyunları  güdecekler çiftlikte her türlü işçiliği yapacaklarmış.İş makinasının olmadığı bir zaman diliminde her şey insan gücüne bağlı ve yapılacak çok iş varmış Koyun çobanlığı ile başlamış çalışmaya burada,yalnız olmaz tabiki sonraki aylarda Annemi ve Abim Ekrem'i de getirmiş yanına.Seneler geçtikçe çiftlikte iş gücü ihtiyacı çoğalmış ve başka işçilerde gelmiş.Çalışmaya gelen işçiler yanlarında getirdikleri aileleriyle birlikte başlarını sokabilecekleri birer oda ev yapmışlar,derken küçük bir mezraya dönüşmüş orası.Çiftliğe çalışmaya gelenlerin çoğalması ve barınma ihtiyacı için yaptıkları küçük dam evlerle bir köye dönüşmüş.     Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar zorluklarla ve yokluklarla dolu,tarıma dayalı ekonomi ve ekip biçilecek bir sürü arazi.Yaşanan zorluklar,verilen mücadeleler, kavgalardan sonra kurulmuş Karahamzalı Köyü resmi olarak.Sonra Devlet Toprak dağıtmış köylülere,ev yerleri vermiş.Bizimkiler için yeni bir hayat başlamış Karahamzalı'da.Dedem ve Amcamlarda gelmişler Polatlı'nın İğciler köyüne yerleşmişler bir çok dığraklı gibi.Artık dığraktan sonra ikinci memleket olmuş Karahamzalı Köyü bizimkilere.

            Yıllar ilerlemiş iki ablam dünyaya gelmiş ve 1970 yılında da ben doğmuşum,babamın tabiriyle 70 yılının Zemherisinde sonbaharın kışa çaldığı bir zamanda.Yaşım ilerleyip aklım ermeye başladığı zamanlarda hatırlayabildiğim kadarıyla köyümüzde 10 hane civarında Dığrak'lı aile vardı, Babam Topcu Ese,Demirci Musa,İsa Uygun,Ellez Ağa derdik(Rahmetli İlyas Gençdağ)Kabakçı'nın Ali (Ali Uğurlu) Merhum Çolak Mehmet( Mehmet Uğurlu) Rahmetli Muskacı Mustafa Özkara,Rahmetli İsmail Özkara,Çakıcı'nın Durmuş,hatırlayabildiğim kadarıyla köydeki Dığrak'lıların ismi.

            Köydeki diğer aileler çoğunlukla yozgatlı.Bolu ve Adana tarafından gelmiş Yörük ailelerde var.Köyde arazi anlaşmazlıkları olurdu hayvan otlatma yüzünden çıkan kavgalar olurdu,herkes kendi memleketlisini  tutar arka çıkardı.Tabiki Dığrak'lılarda birbirine arka çıkar destek olurdu.Sık sık bir araya gelirlerdi Babam ve Dığrak'lılar,zaten bir şekilde akraba idiler birbirleriyle.

             Elektriğin,Televizyonun,Radyonun dahi olmadığı bir zamanda en büyük eğlence,özellikle kış günleri akşam oturmaları idi.Bir araya geldimi babam annem ve köylüleri başlarda anlatmaya. Dığrağın anlatılmadık yeri,insanı kalmazdı.Büyük bir özlemle ve sevgiyle tüm insanları,hatıraları yad edilirdi uzun Kış gecelerinde.Biz çocuklarda bir köşede kıvrılır merak ve heyecanla dinlerdik bu hikayeleri,uyur kalırdık bazen ama büyüklerimiz Gece yarılarına kadar devam ederlerdi sohbetlerine.Mısır kavurgası,buğday kavurgası,kurutulmuş Ahlat tozu yerdik,bizim için lüks olsada o zamanlar,misafir geldi mi demlenen çaydan içme şansımız olurdu.

            İşte böyle ortamlarda öğrenmiştik biz Dığrağın ziyaret Tepesini,gün ağılını,küçük kırı,büyük kırı,karataşı,harman yerini,Dereköyü,Çiğili.Görmemiş olsamda hayal ederdim Dığrağı,canlandırırdım hafızamda meşe ormanlarını,kışın çok kar yağdığını,kağnılarla,eşeklerle Çiğile gidip gelindiğini,git gel İki gün sürdüğünü,kıl çadırı,yayık ayranını,kara keçiyi,sacayağı ocakları,deriye basılan çökeleği.

Görmeden sevmiştik biz Dığrağı.

             İlkokulda okutulan bir şiir vardır ya ''Orada Bir Köy Var Uzakta gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür'' diye başlar.İşte bizde gidemesekte,hiç görmesekte bizim köyümüzdü Dığrak.Ilgın'dan Çiğil'den Dığrak'tan Dereköy'den bir gelen oldumu hemen misafir alınırdı,yada kimde misafir ise hemen oraya gidilirdi bir haber havadis var mı memleketten öğrenelim diye, büyüklerimizin her gününde her işlerinin içindeydi Dığrak. Anlatılan herşeyin içini süslerdi Dığrak'tan örnek ve benzetmeler.Öğretmenimiz bir ödev verdiği zaman babam ya da anneme sorduğumda dığaktan örneklerle bir şeyler anlatmaya çalışırlardı, okuma yazma bilmezdi büyüklerimizin çoğu,çok fazla yerde görmemişlerdi.O yüzden Dığırak çok büyüktü çok anlam ifade ediyordu onlar için.Tabi görmeden her noktasını öğrendiğimiz bizim için de.

             Babama nerelisin dedikleri zaman Dığraklıyım derdi,biz ikinci Nesile sordukları zamansa Polatlı'lıyız ama aslen Dığraklıyız derdik.Bir parçamızdı bizim Dığrak görmesekte.

İşte biz görmeden sevmiştik Dığrağı.

            Yıllar ilerlemiş İlkokulu bitirmiştim,köyde oturmamız nedeniyle eğitime devam etme şansımız zordu,fakirdik imkânsızlıklar çok fazlaydı,kalacak yer sorundu şehir yerinde,ama babam  ve annem çok istiyorlardı benimde Abim gibi okumamı.Çocuklarımız okusun köyde kalmasın,adam olsun diye Zor da olsa imkânsızlıklar içerisinde ortaokula başlattılarbeni.1981 yılında ayrıldım Karahamzalı köyünden,tıpkı babamın 1965 de Dığrak'tan ayrıldığı gibi. 11 yaşında çıkmıştım gurbete,yıllar ilerledikçe sınıflar okullar değişti ve 1988 yılında liseyi bitirdim onların ve Ablalarımın emekleriyle.

            Geçen yıllar içerisinde ailemden köyümden ayrı kaldığım zamanlarda Özlemenin ne olduğunu,memlekete ve insanlarına duyulan hasreti daha iyi anladım yaşayarak.Annemin babamın Dığrağa duydukları özlemi daha iyi idrak ettim kendi özlemimi yaşayarak.Eğitimime devam etmeliydim,okumalı adam olmalıydım ailem için ülkem için.Kimbilir memur olurdum belki,yıllar içerisinde kendi arabam olur sık sık Ailemi köylerine Dığrağa gezmeye götürürdüm.

             Bu düşüncelerle girdiğin sınavlar sonunda kazanıp,1990 yılında mezun olduğum Deniz Astsubaylığı görevime başladım. Donanmada ilk görev yerim TCG Nusret Mayın gemisi idi. Daha sonra farklı Savaş gemilerinde görev yaptım.Yurt içi ve yurt dışı tatbikatlara katılıyorduk yabancı ülkelere gidiyorduk.Akdeniz sahilindeki ülkelere,Karadeniz ülkelerine, Amerika'ya, İngiltere'ye, Hollanda'ya,Belçikaya,İtalya'ya gitme görme şansım oldu.Bir çok dini bayramları görevde geçirdik Ülkemiz için.Gurbeti ayrılığı özlemi hala yaşıyordum. Evlenmiştim oğlum olmuştu,Özlemim her seyir ve görevde katlanıyordu ve Annemin Babamın köylülerimizin Dığrak Özleminin ne anlama geldiğini yaşayarak tüm benliğimle hissediyordum.

            1999 yılıydı insanlarımızın maddi durumu bir nebze düzelmiş,imkânları iyileşmişti.Ülkemiz eskiye göre her konuda ilerlemişti ve insanlar artan Türkiye nüfusu içerisinde kendi aslını neslini kaybetmemek birlik beraberliklerini pekiştirmek için farklı etkinlikler tertipliyorlardı.Dığrak'lılarda  birbiriyle irtibat halinde idiler tabiki.Ankara,Konya,İzmir,İstanbul,Kıbrıs ve farklı şehirlere dağılmış olan insanlarımız haberleşmişler ve Ağustos ayında bir haftasonu Dığrak'da bir Şölen tertip etmeye karar vermişlerdi.''Dığrak yörükleri Şöleni'' adıyla.Duyduğumda çok heyecanlanmıştım katılmayı çok istemiştim ama görev yaptığım TCG Akdeniz fırkateyni'nin Akdeniz'de Bir NATO görevinde olması nedeniyle ilk Yörük şölenine katılamadım. Ama şölene gidecek olan kardeşlerime o zaman pek şahıslarda bulunmayan ama benim Almanya'ya gittiğim zaman almış olduğum video kamerayı vermiş çekim yapmalarını,Dığrağın her yerini ,olup bitenleri,şölende geçen herşeyi kaydetmelerini istemiştim,daha sonra izlemek istiyordum. Dünya gözüyle İlk o kamera çekiminde görmüştüm Dığrağı.Hala saklarım og örüntüleri,Pek çok köylümüzede izletme fırsatımız olmuştu ilk şöleni.Sonraki yıllarda iki defa katılma fırsatım oldu  şölenlere, ilk yıllar piknik havasında geçiyordu fazla organizasyon yapılamıyordu.Ama Ağustos ayında tertiplenen şölene Dığraklılar her yerden koşarak geliyorlardı her yıl,Yurt dışından bile. Ata topraklarına sahip çıkıyorlar özlem ve hasret gideriyorlardı.Dığrak artık ırak değildi uzak değildi.

 

 Zaman ilerlerde teknoloji ve imkanları gelişirde boş dururmu Dığrak'lılar.Fedakar ve gönüllü Dığrak insanları bir araya gelmişler Ilgın'da köyümüz adına Dernek kurmuşlar,sosyal medya sayfalar oluşturmuşlar organize olmuşlardı,bir nevi dünyanın neresinde olursak olalım Dığrak hakkında her türlü gelişmeyi öğrenme imkanı sağlamışlar bizlere.Ne güzel etmişlerdi,ne kadar teşekkür etsek azdır.

            Bu yılki organizasyonuda 10 Ağustos'ta Dernek çatısı altında ''18.Dığrak Yörük Şöleni'' ismiyle tertiplemişlerdi.öğrendiğimde mutlaka gitmeliyim dedim,hatta Annemi ve Babamı da mutlaka götürmeliydim doğup büyüdükleri Dığraklarına.Hafızalarına kazıdıkları hatıralarına bir kez daha kavuşsunlar yeniden yaşasınlar o eski günlerini istiyordum. Arkadaşlarını dostlarını akrabalarını görsünler diye düşündüm,kendilerine söylediğinde çok sevindiler gözleri yaşardı ikisinin de.babam hemen birkaç hatırasını anlattı Dığrakla ilgili tabi gözünden damla yaşlar akıtarak.

            Peygamberimiz bir Hadisinde''Kim rızkının Allah tarafından genişletilmesini,ömrünün uzatılmasını isterse sılai rahim yapsın''buyurmaktaydı.,bu vesileyle peygamberimizin sünnetinide yerine get,rmiş olacaktık.

            10 Temmuz Pazar sabahı erkenden çıktık Karahamzalı'dan Babam İsa Topçu,Annem Elif Topçu,kardeşim Ali Topçu,Oğlum Bilal Berk Topçu ve Ben.Ilgın'a geldiğimizde babam başladı anlatmaya,Dığrağa doğru yol aldıkça her köyde her mevkide farklı bir yaşanmışlıklar,hatıralar süslüyordu yolculuğumuzu,ikisininde yüzleri gülüyordu,derken  kum döken suyunu geçip Çiğil yolundan dığrağa döndüğümüzde artık  memleketin dağları tepeleri bizim diye tarif ediliyordu , bizim Dığrak .En ince ayrıntısına kadar tarif ediliyordu Dığrağımızın her noktası.Oğlum 23 yaşında idi fakat görmemişti daha önce buraları,onu özellikle getirmiştim öğrensin tanısın sahip çıksın Ata memleketine topraklarına diye.

            Şölen alanına vardığımızda güzel bir organizasyonla karşılaştık.Dernek yetkilileri çalışmış emek vermiş kendilerine yakışır bir ortam oluşturmuşlardı.Develer vardı ,Mehteran Takımı,Seymen ekibi vardı.Yörük çadırları kurmuşlar,eski zaman yörük eşyalarıyla süslemişler çadırın içerisini.Her şey çok güzeldi.Birazdan kalabalık artacak program başlayacaktı,bugün bayramdı Dığraklılar için, konuşma kavuşma hasret giderme bayramı.

            Ben yeni dostlarla,Dernek yetkilileri İsmail Bey Murat Bey Serhat Bey kardeşimle ve Mücahit Abiyle tanışırken babam ve annem oğlumu yanlarına almışlar Dığrağın tepelerini anlatıyorlardı sanki oralarda dolaşıyormuş gibi,50 yıl öncesindelermişgibi.Bak oğlum şurası Günağılı şurası Karataş şu Sivrikaya'nın olduğu yerde Ziyaret Tepesi diyerek anlatıyordu Babam durmadan.Hiç unutmamıştı mevkilerin,tepelerin ismini bölgelerin ismini tek tek sayıyordu.İzledim bir süre onları uzaktan ne kadar da mutluydular ne kadar heyecanlı anlatıyorlardı anılarını,bazen gülerek bazen hüzünlenerek.

            Kimler gelmiş geçmişti bu topraklardan.Her geçen günde Yıldız misali bir bir kayıyorlardı.Dığrağın tarihiydi onlar.Sağken dinlemek gerek onları ve hatıralarını,yalan dünya ne de olsa.Yoktu bugün aramızda geçen yıl gelenlerin bazıları,kim bilir olmayacaktı Gelecek yıl Şu an aramızda olanlardan kimileri.

 Eğlence ve yarışmalarla,katılımcıların konuşmalarıyla,Mehteran takımı gösterisi,Seymen ekibinin oyunlarıyla,küçük çocukların yarışmaları ile,sunucumuz Serhat beyin tabiriyle Dığrak Yörük Olimpiyatları ile eğlenceli ve anlamlı bir şölen olmuştu.Hitamında yenilen öğle yemeği ile son bulmuştu Dığrak Yörük şenliği çok anlamlı ve çok güzel geçmişti bizim için.Bir dahaki yıl tekrar buluşmak dileğiyle vedalaşarak ayrılmıştık Dığrağımızdan.

            Bu vesileyle Tüm dostlara sonsuz sevgilerimi sunarım.Şölende Emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.Sevgi paylaştıkça çoğalır,Acılar paylaştıkça azalırmış,daha nice Dığrak şölenlerin de kalabalıklarla çocuklarımız ve torunlarımızla bir arada bulunmak,paylaşmak dileğiyle.

            ''Arkadaşlar !Gidip Toros Dağlarına bakınız eğer orada birtek yörük çadırı görürseniz o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi bilinizki bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet  asla bizi yenemez.''

Mustafa Kemal ATATÜR

Türk veYörük olmanın gururuyla Allaha emanet olun

 

Mehmet Ali Topçu

Deniz Astsubay Kıdemli Başçavuş

Ankara-12.07.2016



2014 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Üye Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam16
Toplam Ziyaret59256